Mart 22, 2015

Eğitim hayatım, hatalarım ve Daft Punk

1997nin 17 Mart'ında Around the World çıktığında halamda kalıyor, Marmara'da okuyor ve akşamları ders çalışmak yerine Daft Punk çıksın diye Tv önünde bekliyordum. Hayatımda gördüğüm en güzel klibi yapmışlardı, dünya dönüyordu. Bilen bilir, ben elektroniği işim yüzünden severim, müzikte sevmem. Ama Daft Punk'ı sevmiştim.

Aradan sanırım 18 sene geçti, o sene doğan çocuklar büyüdü Üniversiteye başladı. Ben de onlarla birlikte tekrar 1. sınıf yollarında Marmara'nın bildiğim çilesini çekerken, yine halamda kalmaya başladım. Bazen hayatın aslında benim bilinç altımdan çıkan bir takım rüyalar bütünü olduğunu düşünüyorum, yanılıyor olduğumu test edemeyeceğimize göre, hala ihtimal dahilinde.
Daft Punk da ortalığı kasıp kavuran Random Access Memories albümüyle (dünyanın en güzel albüm adı, en güzel kitap adı hala Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra) 2014'de Grammyleri toparladı, ama albümün etkileri hala devam ediyor. Üstelik şimdi daha akustikler, deliler, dinlenesi, dans edilesiler.

Başka benzerlikler de var tabii. Dedim ya sanırım beynim pek yaratıcı değil 18 sene arayla benzer durumları, grupları, okulları, şarkıları recycle ediyor, ya da hayat dediğin böyle bir şey.

Şimdi oturmuş 2. dönemin ilk vizesi için önümdeki 100 sayfayı çalışmaya çalışırken yine Daft Punk dinliyorum, aklıma 18 sene öncesi geliyor, o zamanki sınavlarım geliyor; yazılı olanlar, atölyede olanlar (şimdi adı laboratuvar oldu), insanlarla olanlar.

1997nin yazını hatırlıyorum, bir grup öğrenci, neden orada olduğu belli olmayan ben, PIC programlayan insanlar, başlarında dikilip ne yaptıklarını anlamaya çalışan ben, dünyanın farkında olmayan ben...

Pek bir şey değişmedi. Hala dünya benim içimde dönüyor zannediyorum, zahmet edip kafamı dışarı çıkartmak aklıma gelmiyor. Ya da geldiğinde çok geç oluyor. En azından 35 yaş (oha bu nasıl bir yaş arkadaş adama her seferinde tokat atar gibi) insana,  ben salağım ve burnumun ucunu göremeyecek kadar şuursuzum diyebilme olgunluğunu veriyor.

Bişi anlamanız için yazmadım. Zaten burayı gelip bir sonraki yazıyı yazmak için ben okuyacağım, bir de Spica.

Ama sizleri, (eğer bir siz varsanız) ilgili wiki maddesine götürmek isterim, bu dünyada çok az şey tesadüftür sanırım... Çünkü Around The World klibinin yönetmeni tam 7 yıl sonra ağzım bir karış açık izleyeceğim ve uzun süre en sevdiğim film olarak kalacak (artık değil) Eternal Sunshine of The Spotless Mind'ın da yönetmeni olan Michel Gondry. Tabii kendisinin bence en güzel aşk romanı dediğim Günlerin Köpüğü kitabını da Mood İndigo ismiyle filmleştirmiş olmasına falan girmiyorum. Zira yine beynimin değişik bir şey üretemediği gerçeğiyle yüzleşmek üzereyim.

http://en.wikipedia.org/wiki/Around_the_World_%28Daft_Punk_song%29

Bu da o çok bayıldığım klip;

https://www.youtube.com/watch?v=LKYPYj2XX80


Gauss var mesela, çok net bir adam, diyor ki elektriksel bir yükün oluşturduğu elektrik alanı simetrik uzaklıklarda eşittir. mesela bir kürenin ortasındaki elektriksel yükün elektriksel alanı ile kürenin içindeki başka bir kürenin yüzeyine uyguladığı elektriksel alan eşittir. çünkü elektriksel alan mesafeden bağımsızdır. Alan sadece yüke ve boş uzayın iletkenliğine bağlıdır. Boş uzayın iletkenliği... Bu da fizikteki en sevdiğim sabitlerden biri. Kim bilir daha neleri seveceğim, ama şimdilik, boş uzayın iletkenliği ile potansiyel farkın ya da herhangi bir farkın 0 olmasının, ortada bir potansiyel, elektriksel yük ya da kuvvet olmadığı anlamına gelmemesini seviyorum. Denge dediğin şey bizde 0'a eşit de... Oradan şey ettim.

Uzun oldu. Ama bu aralar, her şey çok kısa, bırak yazı uzun olsun....

Hiç yorum yok: