Temmuz 31, 2009

heleloy loy loy kibar yarim izmitim loy

izmit'e döndük çok şükür. toprağı öpecektim unuttum. tatile de girmiş bulundum böylece. oh lan. okul yollarında geberecektim. ptesi ve salı sınavım var ama onları hatırlamak istemiyorum şu an. zaten çok mühim değiller. sınavı derse tercih ederim. böyle işte. asıl heleloy bu. bu.

ha bir de makarna yedim az önce. öğrenci evinde makarna yememeyi nasıl başardık bilmiyorum. uzun zaman olmuştu. ohh götürdüm bi güzel. ev makarnası bi de. oy oy. bu da ayrı bi heleloy.

Temmuz 29, 2009

heleloy loy loy kibar yarim peynirim loy

en son yıllık izne çıktığımda 2006'ydı. 2007 ve 2008de yıllık izinlerimi evde ders çalışarak (ne yalan) harcadım. bu sene yine okul yüzünden harcadığım izinden kalan 8 günümü, internetin "bile" olmadığı yaylada harcayacağım. nasıl sevinçliyim.

bir diğer sevinç kaynağı da, işyerinde yapmam gereken ama zaten 3 yıldır binlercesini yaptığım için artık bıktığım, ama yapmasam da olmayacak bir işi para karşılığı spaykaya yaptıracam. beyza önce online olsaydı ona teklif edecektim. böylece ben de program yazmakla uğraşabilecem. bi nevi asıl işi yapması gerekenin müteahhit firma tutması gibi.

peki, herşey güzel, parası mukabili işi spaykaya devrettim, izne çıkıyorum, bunun neresi heleloyluk? here comes...

Navalyn says:
bana eylülde, olayı yiyip bitirmiş, database deyince 30 kişiye ders verebilecek, php deyince çat diye proje çıkaracak, gelen photoshop tasarımı anında css e çevirebilecek, güvenlik kısımlarına hakim biri olacaksın

Navalyn says:
olarak geleceksin

Navalyn says:
arada ingilizce öğren

Navalyn says:
hadi ben kaçtım

Navalyn says:
gdocs u incele


evet çok eğlenceli olacak gelecek 1.5 ay.

heleloy (the real)

annem geldi! nam-ı değer atom karınca tülleri yıkadı, çamaşır yıkadı, mutfağı temizledi, gündüz yemek ısmarladı, eşyaları toparladı, ortalığı paklıyor!

tüm bunlar spayka'nın verdiği niteliksiz haberden çok daha heleloy.

heleloy

salı günü, okulla olan ilişkime 7 eylüle kadar ara veriyorum. sevinçten kuduracağım. oohh üstüne bir de yayla keyfi. hell yeah!

Temmuz 28, 2009

hayran sayımızdaki istikrar

şaşırdığım bir husus.

Temmuz 27, 2009

sivri

*beyza ve spayka şöleni yaklaşık 1 hafta sonra izmite dönmeleriyle bitecek. izleyenlerine ve sıçma noktalarına üzülerek duyurulur. (sıçma noktası da blogun adıyla süper uydu.)

*yaptığım en akıllıca iş şezlongu alana kadar keman'a başlamaktı. kemana başlamadan önceki en akıllıca işimse 3 yıl gerizekalıca kanepede uyuduktan sonra kendime ortopedik yatak almaktı. insan her sabah "lan ne akıllıyım ya şunu aldım" diye uyanır mı? bre gerizekalı demezler mi adama, 3 yıl neden kanepede uyudun?

*şimdi ben fazla eşyayı sevmem. öyle incik boncuk bişiyim de yoktur. son yıllarda da iyice eşya azalttım. ama hala içimde önlemenez bi, kitaplık japon lambası ve yataktan başka herşeyi odamdan atma isteği var. buna mukabil, bazı ufak şeyleri de sevmiyor değilim.

işte sivrilik burada başlıyor.

a) şezlong almaya gittiğimde cama yapışan jelibon gibi bişiler aldım. odamın camına onlardan tek kollu bir kızla bir oğlan yaptım. teee karşı caddeden gözüküyorlar. nerden mi biliyorum? gidip baktım oradan gözüküyorlar mı diye. neden tek kollular? çünkü yapışkanlardan kol yapacak parça azdı, ya biri kolsuz olacaktı, ben de el ele tutuşan tek kollu yaptım onları. çok romantik oldu.

b) kemana akort aleti aldım. çünkü keman faranjit olmuş gibi cızırdıyordu. kendim akort edeyim desem içine tüküreceğimi biliyordum. şimdiki eğlencem akort aletine ses dinletip çalan sesin ne notasında olduğunu görmek. az önce ahizeyi kaldırıp telefon çevir sesi dinlettim. La notası çıktı. tüm dünyanın bildiği bu gerçeği bir kez daha bularak, amerikayı yeniden keşfetmeye ne kadar meraklı olduğumu kanıtladım.

c)üzerinize afiyet yeni telefon aldım, müzikli resimli cicoş bişi. şimdi bunun saatini de hergün 7.50de çalacak şekilde kurdum. şarkı olarak da helldorado'dan a drinking song'u seçtim. peki cumartesi pazar? aynen çalıyor ve ben de her seferinde sanki biri sabahın köründe beni aramış gibi panikle yataktan kalkıp telefonu bulup noluyor lan diyorum. salak mısın? evet.

and the another part of me:

geçen gün 3 arkadaş istanbulda oradan oraya giderken 2 kere taksiye bindik. diğer ikisi her bindiğimiz takside oyun oynadılar. birinde önde oturan (x diyecem bundan sonra) artistti, arkada benim yanımda oturanla (y diyecem bundan sonra) oyun-set-montaj muhabbeti yaptılar, şoför de dahil oldu. ikinci takside x doktordu, y de onla sizli bizli konuşan yardımcısı. ben her iki takside de muhabbete karışmadan olayı gerçekleyen yardımcı eleman oldum. oyunların hiç biri prova edilmemiş, önceden kararlaştırılmamıştı. yalnız 2. taksiden inince ben "bir sonraki takside banka müdiresi olabilir miyim?" dedim. diğer ikisi Taksimin ortasında gülme krizine girdi.

kontrol manyağı olduğum için doktor falan olamam ben. usturuplu atamam çünkü. banka müdiresi de aklıma nerden geldi bilmiyorum. ben oynasam oynasam yine kendim gibi bir memuru oynayabilirim. neyse, ben muhabbete minimum karışarak olayı gerçekleyen eleman olmaya devam edeyim.

Temmuz 26, 2009

ohmaygudnıs!!!!!!

allahım nasıl böyle bir hataya düştüm? çok özür diliyorum sevgili okurlar ve sıçış noktaları. spayka'nın en sevdiği program diye kral tv top 20 yazmıştım ama, şu an kral tv'yi açınca fark ettim hatamı. en sevdiği program vj bülent'in programıdır! yanlışlık için çok özür diliyorum. bu post da başlığın gerektirdiği kadar şaşırtıcı ve mühim olmadı ama olsun.

--

açıklamam gereken bir şey var. beyza kişisi en sevdiğim programları yazmış ama yanlış yazmış. top20 ilk sırada evet ama 2.sıraya dans yarışmasını değil, "aşkın gözü kördür" isimli programı koymalıydı. kendisini izleyerek psikolojimi falan bozuyorum, delicesine de eğleniyorum. hatta 3 erkek, 2 kız arıyorum benimle programa katılacak. çok istiyorum bunu.  

şefkat konusuna gelince...  şefkatimin sebebi senin bugün evde olmaman olabilir mi cicim? bana ettiğin işkencelere fazla vakit ayıramadın bugün, o yüzden ben de daha normal davrandım. böyle. alışma yani.

vukuat var!

bu blogu okumayanın ağzına sıçıyoruz.
ip'den tespit ediyoruz, sayaç falan ayarladık şimdi kim geliyor gidiyor kontrol edicez artık.
spayka çok tembel olduğu için o evde oturacak blogu bekleyecek. göreve sadece ben, kle ve yveyn çıkacağız. motosikleti ayarladım, deli emininkinden. ben kullanacam, kle ve yveyn yandaki kısımda oturcak. kafamızdaki kasklarda e.s.n. yazacak tanırsınız zaten. pencereden görünce hemen kaçın derim zira dediğimizi yaparız.

şu an

irmikli helva yediğimi bilmek istersiniz diye düşündüm.

ek: irmikli helva ne lan asjhdkjashdka irmik helvası o.

spayka bugün

bana şefkat gösterdi. peşpeşe bir sürü sertab şarkısı dinledim gıkını çıkarmadı, kumandadan mute tuşuna bastı ve dinledi. sonra en sevdiği ikinci program olan "benimle dans eder misin yaz ateşi" başlarken(*), ben müziği kapadım ki izlesin ağlamasın diye. dedi ki, yok yok dinle istersen. hala inanasım gelmiyor, geri sarabilir miyiz azıcık?

(*) kanald ekranlarındaki bir dans yarışması. spayka'nın en sevdiği ikinci program. ilki ise kral tv top 20.

el cevap

Gördüm ki burada fake'lerim dolanıp duruyor. Varlığımı hissedebilmek için çırpınıp duruyorlar ama yerimi dolduramıyorlar. Ben de bir sesimi çıkarayım, kimliğimi ortaya koyayım dedim.

Bir de pazar sabahı insanın bahçesinde tavşan ölüsü bulması hiç hoş olmuyor.

Temmuz 25, 2009

bugün ne öğrendik

istemeye istemeye dışarı çıkmamak lazımmış. zaten küçük çaplı bi işkence olan dışarı çıkma eylemi korkunç bir hal alıyormuş.

ha bi de şu var : alışveriş gerçekten bana harammış. 

mustafa sandal


"beyza bildiğiniz nil karaibrahimgil kılıklı, sekerek yürüyen, gülme butonuna basılınca durdurulması hayli zor olan bir şahısken, spica ise günlerini kanepe-battaniye-televizyon şeklinde evden çıkmadan geçirebilen, perdeleri sıkı sıkı kapadığı için gözleri güneşe zor alışan, dışarda halahayat var mı diyebilecek biridir." (cle, temmuz '09)

evet arkadaşlar, blogumuz hiçbir zaman yalandolan olmadı, olmayacak. bi laf mı ettik, arkasında dururuz. gerekirse kanıtla destekleriz.

Temmuz 23, 2009

occet vs. nilka

eskiden benim odam ıncık cıncık şeylerle doluydu. şimdiyse toplam ıncık sayısı 3.
üzerinde "sometimes ı pee when i laugh" yazan kafalı bir kalem, 2 cm uzunluğunda bi roysroys, ve kafası kopmuş bir koyun olan kağıt tutacağı. duvarda asılı dreamcatcher, camdan fil, içinde fotğraflım olan çerçeve, sicime dizili cevizden kuşlar, keman, takvim.. bunlar da hediye kontenjanından ortalıktalar ve bir çoğu 2 yılı aşkın süredir ortalıkta.

şimdi ben bazen çevreme bakıp ıncık şey kapasitemin azalmasını görüp, bunun ince düşünme, kavramları birbirine bağlama, kıvrak zeka ve yaratıcılıkta da azalmaya yoruyordum...

sonra nil karaibrahimgilin sitesini gezdim. tasarım anlamında cidden, süpersonik buluyorum siteyi. üşenmedim tüm notlarını okudum, fotoğraflarına baktım. ben bayaca düz bir insanım nilka karşısında. ama o da çok girift değil. hatta sanırım buna çalışırken bunu yapamıyor. onu farklı kılan, her nasılsa tc vatandaşı olarak, şarkıcı olarak da buna çok yakın bir hayat sürmesi ve bunu da çekinmeden sunması. hani herhangi birinizin sıra arkadaşı olabilir nilka, hatta iddia ediyorum ondan daha ilginç insanlar tanıyorsunuzdur. tek kusurları içine sokulası bir şirinlikten nasibini almamış ve şarkıcılıkla alakasız olmaları.

sonracığıma, vakti zamanında kankamın hayran olması nedeniyle ismine aşina olduğum orhan cem çetin'in (kısaca occet) "bedava gergedan" kitabını okumaya başladım. kapağı çok hoşuma gittiğinden fotoğrafını çekip cep telefonuma koydum. ve bunca zamandır onca kez kapağa bakmış olmama rağmen ne demek istediğini cep telefonumun arka planında görünce anladım. ki occet facebooktan da arkadaşım olur. çünkü yine kankam gidemediği için sırf onu sinir etmek adına katıldığım occet konferansında, konuşmalarını dinlerken mest olmuştum. hatta spica da yanımdaydı. onaylayacaktır süper akışkan konuşması, kibirden uzak bilgili hali ve kocaman kafasıyla beni büyülemişti. süpersonik bi insandır kendisi, hatta ben büyüyünce occet olmak bile istedim.

bedava gergedan, yazıya ve fotoğrafa ucundan da olsa dokunmuş herkesin okumasını şiddetle tavsiye edeceğim bir kitap. özellikle benim gibi hikayesi olmayan fotoğrafla işi olamayanlarca kesinlikle^3 okunması gereken bir kitap. occet, fotoğrafı alıp ulaşılmaz bir meta haline getirmiyor. onu düşüncemizin görünür hali olarak sunuyor. fotoğraflarının notları var. kendi tarafından yazılmış. minicik hikayeleri var. burada hikaye derken aşk ayrılık vs. demiyoruz. hepimizin (lütfen hepimizin olsun) yolda yürürken kendi kendine düşündüğü, genelde sağdan soldan gelen uyaranların şekillendirdiği, bir saniye sonra hatırlanmayan düşünce yumaklarının fotoğrafları bunlar.

şimdi occetle nilka'yı neden karşı karşıya getirdin dersen; biri asıl biri suret gibi. şu sıra güzel metafor kuramıyorum o yüzden de pek yazamıyorum. ama occetteki yaratıcılık ve detaylardaki zeka korkunçken, ve üstelik kafamıza vurulmadan yapılıyorken, nilka aslında sen gibi ben gibi bir kızceğiz. onun da evrimle sorunları var. yine de kendisini yermek için yazmadım bunları. sadece iki olay kahramanımı peşpeşe izlediğim için aklımda bir karşılaştırma yaptım.

occetin bedava gergedan kitabının kapağı.



ve evet, ben çok bilmiş, ukala, akıcı konuşan herkesi seviyorum. simber atay'a da bu yüzden vurulmuştum :) ve işte bu yüzden evrimin sıçtığı yerdeyim.

Temmuz 22, 2009

the golden age of "evrimin sıçtığı nokta"

öncelikle bkz: humanities dersinin bünyeye etkileri

şimdi gelelim mevzuya.. altın çağ değil de nedir bu söyler misin bana ey okur! şu iki günde gösterdiğimiz performans karşısında şoktayız biz. başkası da yok zaten. bizbizeyiz. devamlı da okura bok atma durumu söz konusu ama haksız mıyız yahu!? neyse. şimdi beyza kişisinin elinden bir şeyler yiyeceğim. çok heyecanlıyım. gittim.

itirafdotkom 5

yvaine benim. yani benim feyk hesabım o. gerçek yvaine'e böyle bir oluşumdan hiç bahsetmedim aslında. haberi bile yok. kenarda izleyici olarak görünüyor ama onu da ben ayarladım, alevli malevli şakalar göz oyunları falan yaptım bi şekil. sonra da son derece tembellik edip o hesaptan tek bi dene bile post yazmadım şuraya. öksüz bıraktım, yetim kodum blogumu. kendi elcaazlarımla açtığım bloga ihanet ettim. ve allah belamı verdi. şimdilerde geceleri rüyamda yvaine insanını görüyorum, "evrimin sıçtığı nokta!" diye haykırıyor insanlar etrafında, bi uğultu kopuyor, fakat o hiçbir şey anlamadan şaşkınlıkla, bana da söyleyin noluyor dercesine sağına soluna bakıyor. en son da bana bakıyor, son derece yaralı, son derece kırgın ve kızgın. ter içinde uyanıyorum her defasında. uyku haram oldu zaten. spayka'ya sorabilirsiniz, zerre uyumuyorum. "neden uyumuyon la mal" dedi geçen gün, "sorma" dedim. "tamam" dedi eşşek. "ulan ne yüzeysel karısın, ne duyarsızsın" dedim. çaktı ağzıma gitti yattı uyudu mis gibi. ben gene uyuyamadım.

ya sev ya terk et

yvainethefallen kişisi sana sesleniyorum! ya sev ya terk et! varlığın bloga + ya da - bir şey katsın. gel itirafdotkom yaz, saçmala falan. abartmamak kaydıyla antropoloji hakkında yazmana da izin veriyorum bak. yok lan şaka. yazma sakın. evrimin sıçtığı yerde antropolojiyi kim napsın ahahah. neyse bu kadar. 

Temmuz 21, 2009

itirafdotkom 4

kendimi tutamıyorum ve yine bir açıklama yapıyorum. bu sefer cle hanım hakkında. kendisi fındığa tapıyor efendim. evet. fındık. 

-----

cle kişisi evin terasında gece keyfi yapmaktadır ve evin yanında da bir dizi kafe ve dışarda oturan insan güruhu vardır. bu esnada da spica ile msnde konuşmakta, bir nevi hava atmaktadır.

clémentine (23:39):
 bende resmen tepeden bakma isteği varmış
 aşağıdakilere bi aşağılaayarak bakıyorum sorma

*spica (23:39):
 hahahaha
 üstlerine fındık fıstık bişiler at

clémentine (23:41):
 inene kadar erir atmosferden
 ayrıca yazık lan fındık atılır mı? niğmet
 üzüm olsa atardım. ıslak ıslak
 ahaha bi senesi atıyordum
  
*spica (23:42):
 fındık nimet de üzüm değil mi lan
 ahahah

clémentine (23:42):
 fındık dünyanın varoluş nedeni
 fındığın yüzü suyu hürmetine dönüyor dünya
 öyle leziz öyle işe yarar bir yemiş ki
 ondaki lezzet/işe yararlık oranı hiç birinde yok
 belki ceviz
 onu da atmam
 üzüm atarım
 üzümden noluyor? azıcık kan yapar bi de şarap olur bi de sirke olur
 ekşi aslında tatlı numarası yapıyor. sahtekar iki yüzlü meyve
 bunları bloga kopyalasana

*spica (23:43):
 şimdi onu yapıyodum
 ahahahah
 nolacak bu halimiz hiç bilmiyorum

clémentine (23:44):
 körler sağırlar birbirini ağırlar
 alemin blogu insan kaynıyor
 bizde sadece biz
 millet tipoşlar ne yazıyor diye okumuyordur bile

*spica (23:45):
 hahah
 5 kişi var işte
 onların da 3ü okusa..



..

senin apocalyptica yazışına sıçayım beyza, yeditepenin de ortasına. terbiyemi bozdun iki saniyede. yorum yapmıyorum başka. saçmalama rekortmenisin bebeğim.

cle hanım, msnde bana apocalyptica yeni albüm çıkarmış lan deyip, beni dünyanın en mutlu ve heyecanlı insanı haline çevirdikten sonra, şarkıyı yollamıştınız apocalyptica adı altında ve of.. işte o an çok korkunç. şarkıya çift tıklamamla dıtdırıdıtdıt diye rober hatemo çıkmıştı içinden. psikolojim bozuksa bu an da nedenleri arasında hacı. öyle derinden etkiledi beni, bilinç altımda koskoca bi alana lök diye oturdu. çok adisin.

ve alakasız bir ekleme:

artık okul bitsin!! izmit'e gidince o yeni mükemmel köprüyü öpecem. bööğğgh. çok sıkıldım.

itirafdotkom 3

duracağım sandınız değil mi? haha. yo dostum yo. son bi darbe vurmadan asla gidemem.

spayka denen şahıs, özenti bir ibiş olup, apokaliptika hayranıymışçasına ortalarda gezinen bir insandır. mediaplayerdan şarkıların isimlerini sürekli apokaliptika olarak değiştirip, kuşum aydın, atiye deniz gibi isimleri dinlemektedir. misal, kuşum aydın'ın son klibini kral tvde pür dikkat izlerken yakalayabilirsiniz. en azından benim gizlim saklım yok. şemmammeyi sevdiğim, hatta önceki hayatımda bir halk oyunları dansçısı olduğuma inandığım herkes tarafından bilinen bir gerçek. itirafdotkom başlığı altında irdelenmesi de son derece lüzumsuz bir durum.

spayka şimdi evden çıkıp ait olduğu yere, yeditepe surlarının diğer tarafına gidecek. orada hayat buluyor. evde sarı ve tonlarında seyreden yüzüne, oradan döndüğünde bir pembelik hakim oluyor(hava da sıcak tabi, bizimki de çok terler). mutlu oluyor anlayacağınız, huzur buluyor.

ben de onun gitmesini bekliyorum, gitsin ki, bir potpori yapayım. önce şemmamme yle coşup, sonra motörhead ile uçayım.
nıhaha.
gel yavrum gel diskoma gel.

bey koş, çocuklara bişi oldu?

ikisi de birbirinden tipoş iki kuzenim aynı evde bulaşacak başka insan yüzü görmeden 1 seneyi geçirince (nevrayı saymıyorum o üst katta oturuyor), en sonunda birbirlerine internet üzerinden de bulaşmaya başladılar.

hayatımda bu ikisi kadar zıt karakterli iki kardeş görmedim. benim bile kardeşimle uyum sağladığım noktalar var. kendisi tikky olabilir ama en azından yada çok şükür sürekli birlikte vakit geçirmiyoruz.

beyza bildiğiniz nil karaibrahimgil kılıklı, sekerek yürüyen, gülme butonuna basılınca durdurulması hayli zor olan bir şahısken, spica ise günlerini kanepe-battaniye-televizyon şeklinde evden çıkmadan geçirebilen, perdeleri sıkı sıkı kapadığı için gözleri güneşe zor alışan, dışarda halahayat var mı diyebilecek biridir. ikisi de kendi habitatlarında gayet yaşanası insanlarken, bileşik halleri "mal mısın?" sözlerinin havada uçuşabildiği birlikteliğe dönüşür.

şimdi bu beyzanın en süper olayı "büşra beni napacaz ya?" demesidir. bi insan ancak bu kadar farkında olabilir.

büşra ise beyzaya açık farkı daha çocukken oynadığımız bir oyunda atmıştır. aslında o farkı geri kalan 2 kardeşi ve 6 kuzenine birden topluca atmıştır. hatta o senelerde hayatta olmayanlara bile atmıştır.

büşraya sorulur;
"mavi sana neyi anlatıyor?"
"hiç bir şey!"
"ya işte bişi söyle mavi falan ne düşünüyorsun?"
"ne anlatacak ya, mavi renk o konuşamaz."


kendi hakkımda da kimse yazmadan yazayım, madem konu müzik ve film ve diziden açıldı. mustafa sandal hayranıydım, kasetini alamayacam diye ödüm kopmuştu. 19 yaşına kadar sürdü. bir ara bbg izlemiştim. çok uzun yıllar dünyada sadece klasik kitaplar var sanıp onları okuyordum. kitap okuyan bir erkekle tanıştığımda 24 yaşındaydım. yine 24 yaşına kadar falan tom hanks en sevdiğim aktördü. ama benim mayam sağlamdı, kötü çocuklara çabuk alıştım, romantik komedilerden çabuk sıyrıldım ve bugünkü mutsuz halime kavuştum.

böyle.

itirafdotkom 2


bi önceki kayda ithafen şok bir itirafta bulunacağım. aslında pek itiraf olmuyor bunlar. daha çok birbirimizi rezil etme çabalarımızdan oluşacak. neyse. let the game begin.

beyza kişisi bir şemame tutkunu. evde devamlı şemame oynuyor ve dinliyordu ki ibrahim tatlıses versiyonundan haberdar oldu. sağolsun ibo klip çekmiş. arkasında bir grup insan oynuyor falan. beyza da hayranlıkla seyrediyor. ben de oynamak istiyorum diye yırtınıyor. en son youtube dan izlemeye başladı klibi. kapatmak için çok uğraştım ama resmen yalvardı rezil. bu hayranlığında yalnız olmaması daha acı. kendine birkaç arkadaş da bulmuş böyle. hep beraber şemame oynama hayalleri kuruyorlar. böyle acınası, zavallı haller..

şimdilik bu kadar. kendisinin saymakla bitmeyecek kadar bol rezilliği var, onları da daha sonraki kayıtlara saklıyorum. hepsini birden tüketmemek lazım. 

Temmuz 20, 2009

itirafdotkom

bu köşeyi yeni başlatıyorum, peşim sıra gelmenizi umuyorum.

ilk itirafımız gelsin: spayka bir öküz, ruhsuz bir karı. genelde ruhsuz olmasına bir şey demiyorum ama içinde aşk olmayan bir dizi bul dediğinde sinirlendim. neden bilmiyorum, açıkçası vıcık aşk hal ve hareketlerinden ben de tiksinmekteyim ama izlediğimiz dizi öyle bir dizi değildi ona kızdım sanırım. şimdi niye diziyi bu kadar savunduğumu bilmiyorum ama aşksız dizi olunca tatmin olacak mıyız? hayır. daha beterleri var. o yüzden dizi hallice. bu köşeyi başlatmakla nasıl gerzekçe bir iş yaptığımı şu an fark ediyorum zira hakkımda yazılacakları düşündüm de... neyse hepsi yalandır, iftira!

Temmuz 19, 2009

ayıp

4 yazarı olan bi blogda son kayıdın üstünden neredeyse 10 gün geçmiş olmasıdır. evet. çalışın biraz. 

Temmuz 10, 2009

.

hep sonbahar olsa iyi olur bence. diğerleri isteğe bağlı, birkaç ay değil de, gün hesabı olsa falan...

.

iyi ki doğdun nikola.

Temmuz 09, 2009

te-ras

iki akşamdır, arkadaşlarla terasta oturuyoruz, sağ açıktan kıpkızıl bir ay doğuyor 9.30 gibi, erkek olsam ne manita yapardım bu teras sayesinde;

"bak yavrum, bu gördüğün yerlerin tamamı paşa dedemindi. ölünce dünyada kalıyor diye bağışladı hepsini, işte şu aşağıda gördüğün tüm kafeler, patissereler bizim sayemizde var."

"hiii, sahi mi söylüyorsun şehmus. ay buraya da açsan aslında bi kafe? hıı mekan sahibi sevgilim olur hihihi." (iki dakkada sevgili oldu allahın salağı)

"gülüm, ben öyle herkesi kabul etmem mekanıma, sen özelsin benim için o yüzden sana bu manzarayı yaşatmak istedim." (allah belanı versin şehmus)

"hiiiiiii şehuuuuuu ay ne tatlı ne incesiiiiin, sahi ben özel miyim?" (hayır salaksın)

"tabii bebeeeim."

ve şehmus saatine bakar, "bak şimdi ay doğacak, senin için"

(kız ha bayıldı ha bayılacak derken, sehmus kızın elinden tutuyor, şehmus kıza bir klark çekiyor, martılar "ınının ınının ınının" diyor.)

ve ay doğar.

perde.

neyse, ben bu haftasonu kendime bir şezlong alıp, koca yazı o terasta geçireceğim, hayvan kadar olduğu için temizlemesi zor oluyor ancak, benim gibi eve girince yosuna basmış gibi olan dışarı insanları için harika bir yer.

güç sizinle olsun.