o değil de, salı günü saat 4.30 itibarıyla -daha erken bile olabilir, sınavımın gidişatına bağlı- 1 şubat tarihine kadar tatile çıkıyor olmama ne diyorsunuz? ahahah.
Aralık 27, 2009
krismıs
insanlıktan nasibini almamışlarla uğraştığımı hep anlattıkça, bizde de aynısı var diyerek insanlar kendi başlarındakileri anlatıyor. hayır sizinkileri küçümsemiyorum asla, her yerde olduklarına eminim. ama bizimkilerin başka olduğunu, cidden başka olduğunu ses kayıt cihazı alınca hepinize göstericem.
neyse, mutlu seneler şimdiden herkeşe. 2010'da kurban bayramı 9 gün tatil haberiniz olsun sevinin, bu da benim yeni yıl hediyem size bu güzide haber yani :D
Aralık 24, 2009
fast food
beyza: bundan sonra benim önümde eve yemek söyleyen de en adi şerefsizdir.
spayka: ben adi ve şerefsiz olduğumu çok yıllar önce kabullendim.
Aralık 23, 2009
mütiş
yarın formasyon sınavı var iki tane. benimse o eski halimden eser yok şimdi.
Aralık 22, 2009
ohh...
ve bu durum karşısında elime sazı alıp, geleceğinizi aydınlatmaya başlıyorum. bildiğiniz her şeyi unutacağınızı unutmayın bir kere. 28 denen yaşa geldikten sonra dünyanız bir allak bullak oluyor. arada bir dönem "üstesinden gelemediklerim için dayanma gücü ver yarab" modunda gezerek, 30 oluyorum lan azıcık keyfime bakayım diyorsun. ama heyhat içinde yıllardır soğurduğu enerjiyle kocaman olmuş bir karadelik var, az sonra içinde biriktirdiklerini dışarı saçacak.
birden (gezegenlerin de etkisiyle) geçmişi daha derin sorgulamaya, 30 yaşa varmanın mahalle baskısı ile olayları daha objektif değerlendirmeye çalışmaya, hakkaten üstesinden gelemediklerini sallamamaya (sabır falan yok o noktada, umrunda olmuyor cidden) ve tıpkı bebekliğinde olduğu gibi boğulacağını düşünmeden suya dalmaya başlıyorsun. çünkü satürn 29 senede bir diğer burca geçiyor. ve satürn burç değiştirdiğinde sen de artık yıllardır içinde biriktirdiğin yükselen burcunun özelliklerini, aman da millet ne der demeden, yani içindeki enerjiyi karadeliğe çevirmeden dışarı yansıtmaya başlıyorsun.
her allahın günü, geçmiş ve bugün arasında mantıklı bağlar kurup olayları çözümlemeye, hatta bunun ötesinde gelecekle ilgili öngörülerde bulunmaya başlıyorsun. çünkü ergenlik-gençlik derken artık ortalara doğru geldiğinin farkındasın. bugün denediğin herşeyi aslında geçmişte mekan kişiler farklı olarak mutlaka denemişliğin var.
ama kimse bunun kolay bir şey olduğunu söylemedi. tabiiki benim bunları söylemem de bir şey değiştirmeyecek kimsenin hayatında. ama ben, benden öncekilerin esirgediği bir bilgiyi vericem, 28-30 arasındaki sallantılı dönem çok normal, sakin olun, geçiyor. hatta o çalkantılar başka çalkantılar gibi yaralı izler bırakmıyor. daha onarıcı, tamamlayıcı, bütünleyici özellikleri var.
şimdi ben gezegenlerin de etkisiyle (sanırım venüs terazide ve bu yüzden cümlealem geçmişi sorguluyor çaktırmadan, hani bugünlerde sıklıkla şu da olmuştu bu da bunu yapmıştı diye hatırlama anlarınız arttıysa üzülmeyin o da geçecek, çok şükür gezegenler hareket ediyor.) sorgulama motorlarımı tam gaz çalıştırırken, evdi, işte, aşktı meşkti derken sonunda NAPACAM LAN BEN BUNDAN SONRA" noktasına geldim.
geldiğim gün de, mal mal önümdeki kitaplara isteksizce bakarken, çünkü yılmıştım artık onların bana verdiklerini içimde sindirmeye çalışıp, çok az insanlar paylaşabilmekten, ve hatta son zamanda aklımdaki herşeyi yalnız kendimle paylaşmaktan, bir sitede bir şey okudum. irkilticiydi çünkü kendimi ifşa edilmiş ve çözülmüş hissettim. kadın bunca zamandır, kafamda döndürüp dışarı vuramadığım şeyleri açık açık yazmıştı. kova burcu böyledir, yükselen ikizler böyledir diye.
anam!
"
Kova'nın kaynağı dehası ve inatçılığıdır. Deha yeniyi öğretilmeyen yollarla düşünebilme yeteneğidir. Ve Kova bu yetenekle donatılmıştır. Farklı düşünür. Ana akım dışındaki düşünce alanları onu mıknatıs gibi çeker. En ölümcül düşmanı kabile içgüdüsüdür. Kova pederşahi hiyerarşilere karşı içgüdüsel bir güvensizlikle doğar.
Tek stratejisi taviz vermeden kişisel özgürlüğünü ve bireyliğini korumaktır. Kova kimse onunla aynı fikirde olmasa bile, seçimlerinin doğru olduğundan emindir. Kendisine doğru uzanmış suçlayıcı parmaklara inatçılığı ile karşı durur.
Aynı inatçılığı onun gölgesidir. Kendi hayatını biçimlendirmek konusunda direneceğine, geleneksel rolü izler. Ve mevcut özgürlük duygularını daha güvenli görünen arenalarda sergiler. Dahi yok olur. Diğer gölgesi olan sembolik isyan başlar. Bireyliğini ve olağandışı deneyimler yaşama hakkını savunacağına, bu enerjiyi anlamsız tuhaf davranışları savunarak harcar. Bireyliği gelişmeyince bu eksantrikliklerin arkasına gittikçe daha çok saklanır. Suni öz güvenine karşın, mesafeli, hatta belki soğuk gözlerin altında boşluk ve kayıp bir insan bulunur.
Öğrenmesi gereken; gerçek gereksinmelerini ve dünyadaki gerçek amacını belirlemek, kabul edilme arzusu ve sosyalleşme uğruna bireyliğinden taviz vermeden kendini ifade etmektir."
koyu yazılı yer, aha da benim şu anda içinde bulunduğum durum. yıllarımı diğerlerinden farklı olmadığımı onlara göstererek harcadım. zekiyim ulan! sizin gibi düşünmüyorum. ukala değilim şerefsizler. bilmeden konuşmuyorum!bir tane romanın olduğu bir evde, kimse dürtmediği hatta ne okuyorsun dediği halde bulduğu herşeyi nutella kavanozuna saldırır gibi okuyan birini, şimdi yığınla kitabı olduğu halde okumayan biri haline getirdiniz. içimde sürekli duran "aman ne işe yarayacak" yazısına bakar hale getirdiniz. yapabildiğim şeylere bile yapabiliyorum diyememeye başladım. sırf sizin saçma sözlerinizle uğraşmamak için. ama bugün bu sondu. bugün isyan ettim. 10 yıldır bir şeyler yapmalıyım diyerek sürekli duvarlara çarptığım halimden sıyrıldım. topla, tüfekle, ağır sanayi hamlesiyle gelseniz de bişi değişmez. artık ne olduğumu biliyorum ve bunu bana bir daha unutturamayacaksınız.
Aralık 19, 2009
yveyn,
lütfen, azıcık özveri.
Aralık 17, 2009
tdk
müzik, yani ruhumun naçizane gıdası - başka bi şey yemem - konusunda bana yaptıklarına bakın. ben bu insanla aynı evi paylaşıyorum 2 yıldır. ondan önceki 17 yılda da aynı evde yaşamıştık aslında. bu kadar şerefsiz olduğunu kestirememiştim.
neyse nihai bir sonuca varmak ve kelimeyi fütursuzca ve cahilce kullanılmasını da bi nebze olsun engellemek için güvenilir bir kaynaktan sizi bilgilendireceğim.
şerefsiz:
sf. Şereften yoksun olan, onursuz.
bi de haysiyetsiz var o da güzel. osmanlı osmanlı böyle.
...
beyza kişisi bilgisayar başından itinayla kaldırılmıştır. zira spica her zamanki gibi rapor yazacaktır. beyza'dan kitabını getirmesini ister. üstünde bi defter, hesap makinesi vs olan kitabı o karmaşadan çıkarmaya üşenen beyza, olduğu gibi her şeyi getirir. sonra...
spica: fak yu!
beyza: seni fak!
beyza yarılır tabi ki.
spica bilgisayara döner, beyza'nın bilgisayar başından kalkmadan önceki son hamlesi olarak açtığı şarkıyı kapatır, müzik klasörünü açar ve sorar:
-burda benim sevdiğim, senin sevmediğin ne var?
müslüman
spyk: 21 aralık mı? o şerefsizliği yapıcak mısın?
byz: evet evet, ahaha allah belamı versin ki tutucam o gün kesin.
spyk: allah belanı vericek zaten sonra.
bence ibadette şerefsizlik falan olmaz. diye düşünüyorum.
edit: tam da o gün annem geliyor, iftarda ziyafet var ohh. asdjhakjdahaha
Aralık 04, 2009
dar alanda kısa paslaşmalar.
elimde bir kocaman çanta fotoğraf var.
ve bu fotoğrafları da kullanarak hazırlamak istediğim video klibin kullanılacağı yer, bu blogun adının geldiği kişisel teorimin aldığı ilk darbe.
deminden beri teoriyi hatırlayıp yazmaya çalışıyorum. evrimin beni elediğiyle ilgiliydi. çünkü çocuk sahibi olmak istemiyordum. oysa her canlı yaşamaya ve neslini devam ettirmeye programlıdır. ben bunu valla billa istemediğim için, buna giden yoldaki diğer basamaklarla da ilgim uzaktan bakmaktan öteye geçemedi. ve neslini devam ettirmek isteyen canlının savaşçı, hedef odaklı, vs. olması gerekir.
abi o kadar uykum geldi ki, arada uyumuşum. sonra yazarım.
ama ben teorimi hatırlamalıyım önce.
neyse
sizin bilmeniz gereken şey şu, bu teorinin en sağlam taşı, haftaya cuma günü 46 yaşını doldurmasından 3 ay 5 gün sonra evleniyor. muhtemelen genlerini bir sonraki nesle aktaramayacak. hımmm. bu cümle teorimde geçiyordu. ama nasıldı ya?
neyse, evrim hala sıçıyor olabilir. ama bu evlilik bile başlı başına bir devrim.
şu anda ne dediğimi pek bilmiyorum.
kafam karışık ve bu çok açık.
ayrıca anlaşılmak istediğimden de emin değilim.
sadece ben gerçekten genlerimi bir sonrai nesle aktarmak istemiyorum.
ve bu isteksizliğin sebebi de genlerim. yani evrim, zaten baştan beni elemişti.
o yüzden de böyleyim. yumurta tavuktan tavuk yumurtadan gibi işte.
ayrıca mor ve ötesi çalıyor.
ben köprünün üzerinde bunları söylemek istiyorum.
bak bu son perde oyn yok. bundan sonra. ışık yok hiç bir şey yok.
bir derdim var. tutamam içimde.
Aralık 03, 2009
sitem
bir şeyler yazın allah aşkına!