Nisan 28, 2015

Asit mi vereyim abime yoksa ortaya karışık caz mı yapayım?

35 yaşımı yarılamak üzere olduğum şu günlerde, bunları size muhtemelen kırık bir işaret parmağı ile yazıyorum. Tam şu anda uzun zamandır sallamadığım ağrı ve şişkinlik elimin kasılmasına sebep olunca cümle arasına sıkıştırdım. En azından 2 senedir kırık olmalı, neyse meselemiz bu değil.

Ruh halim şu; en son anırarak ağladığımda, ki ağlama türleri içinde bence en sofistike olanı, sanırım 22 yaşındaydım. Saçma bir oğlan yüzünden ağlamıştım. Adını bile hatırlamıyorum. 

Sinirden ağlarım ben, kavga ederseniz benimle bir noktada ağlarım, çünkü çok sinirleniyorum ve bunu kontrol edemiyorum. Bu yüzden genelde kavga etmem, etmemeye çalışırım, öfkemi kontrol edemiyorum ama ortaya karışık bir halde idare ediyorum. Bazen mal gibi durmamın, laf sokmamın, ya da salağa yatmamın sebebi bu; kavga etmeyi sevmiyorum. Ne gereksiz bir aktivite. Ama bu giderek zorlaşıyor.

Eskiden, uzun zamandır böyle bir durum olmadığından eskiden diyorum, biri bişi derdi, çok üzülür ağlardım. Kendimi beceriksiz, işe yaramaz, salak, başarısız ve çaresiz hissedince mesela. 

Kısacası ağlamak benim hep sigortam oldu. Hani ağlamak duygu sömürüsü falan diyenler zaten okumasın da o dediğin ancak Bu Tarz Benim yarışmasında falan işler. Çünkü gerçek dünyada zor durum karşısında ağlarsan sana ancak bebe derler, yüzüne demeselerde içinden derler. 

Bence bizde genetik, en az iki kuzenim daha sinirlenince ağlıyor. 

Bir de geçen pazar günü olan gibisi var, çaresizlikten anırarak ağlamak. Çaresizlikten uyuyamamak, çaresizlikten yiyememek. 

Fizik-2'nin 2.vizesine 15 gün, Fizik 1'in ikinci vizesine 17 gün ve bunlardan belki bir gün önce belki 2 gün sonra da Calculus 2'nin ikinci vizesi var. Bitmedi dur daha, 3 deney raporu, ve 3 deneyin quizi (ki nefret ediyorum onlardan), Fizik 1'den düzinelerce çözülecek soru ve bir miktar Calculus ödevi var. Kim nasıl uyusun ki? Gitmem gereken bir işim, bazen görmem gereken arkadaşlarım, ailem ve en asgarisini yapsam bile kişisel işlerim var; banyo, ütü ve hatta "yarın ne giysem?". İşimin ve okulumun ayrı yakalarda, eviminse bunlarla üçgen yapacak bir yerde olduğunu söylemedim bile. Çoğunlukla minibüs ve metro şoförlerine emanet canım.... Bunun izahı yok zaten. 

Bu arada toplam 7 ders aldığımı ve seçmediğim bir tanesinin üzerimde kayıtlı gözükmesinden dolayı devemsızlıktan kalacak olduğumu ve bu yüzden diğerlerinin notlarının iyi gelmesi gerektiğini de söylemedim. Totalde asla şikayetçi olmamakla birlikte beni bambaşka bir hale koyan bölümüme teşekkürü borç biliyorum.

Ben aylardır kitap okumadım. Fizik makalesi de okumadım, fizikle ilgili takip ettiğim blogların başlıkları dışında bir şey okumadım. Ben bir şey de öğrendiğimi düşünmüyorum. Sadece akıntıya kapılmamak için debelensemde olmadığını görüyorum ve elimden bir şey gelmiyor.

yine de insan deli bir mahluk, umut etmeden yaşayamıyor. Şunu hayal ediyor, şurada olmak istiyor ve insanlığı sevmese bile onun yaptıklarını ve dünyayı seviyor. Böyle bir ruh hali işte, Kuantumu bu zamana kadar sallamadım, ama varmış, her enerji seviyesinde kafama göre gezebilmem ve bu stabil olmayan hal, delilik olmalı :)

https://youtu.be/vauo4o-ExoY

Hiç yorum yok: